7/12/2016, 13:31

Temizlik diyabeti tetikliyor mu ?


İnsülin tedavisi gören diyabetik hastaların sayısı her geçen gün artıyor. Ancak bu hastalığın sebebi henüz bulunamadı.
 
Diyabete sebep olan şeyler neler olabilir? Steril kentsel yaşam ve kimyasal yiyecekler bağışıklık sistemini zayıflatıyor mu? Bu soruların cevabını ilk önce Tip 1 diyabetin sık görüldüğü Helsinki’de arıyoruz.
 
İrina Helsinkinin bir mahallesinde yaşıyor. Henüz 10 yaşındayken acilen hastaneye kaldırılmış :
  
“Hala yaşıyor olmam büyük sanş. Çok kötüydüm, birkaç gün acil bölümünde yoğun bakımda tutuldum.”
  
İrina’ya Tip 1 diyabet teşhisi konulmuş. O günden beri kan şekerini dengelemek için sık sık insülin enjeksiyonları yapmak durumunda.
 
“Her öğünden sonra hızlı etkili enjeksiyon ve her akşam da uzun etkili enjeksiyon yapabilmem için elimin altında sürekli şırınga bulundurmak zorundayım.”
  
Diyabet hastalığının sebebi henüz bulunamadı. Avrupalı bir araştırma merkezi, “hijyen hipotezi“ni, yani aşırı temizlik ve bakterilerden arındırılmış yiyecekler yüzünden hastalıkların arttığı görüşünü araştırıyor. 
  
Diabimmune araştırma projesi Finlandiya’da yaşayan yüzlerce çocuk üzerinde uygulanıyor ve bazı çocukların büyüdüklerinde otoimüm hastalıklara karşı dayanıklılık geliştirmemelerinin nedenlerini araştırıyor.
 
Projeye katılan Sari Mildh-Laakkonen temizliğin hastalığı tetikleyebileceği görüşünde : 
 
“Yaşam çevremizin temiz olması alerji gibi hastalıklarla daha çok karşı karşıya gelmemize sebep olabilir.”
 
 Hastanelerde alınan test numuneleri ve bilgiler, projeye katılan laboratuvarlar tarafından araştırılıyor.Helsinki Biomedicum araştırma merkezinde çalışmadan sorumlu profesör Mikael Knip’le görüştük :
  
“Serum numuneleri, dışkı numuneleri, ağız ve burun içinden alınan numuneler var. Şu, cocuğun içtiği sütten aldığımız numune. Bunu da yatak odasındaki tozdan aldık.“ 
  
Bu numuneler bağışıklık sistemini güçlendirmek için hangi çocuk hastalığının önemli olduğunu ortaya çıkarabilir. Finlandiyalıların birçoğu şehirde yaşıyor ve evde güçlü deterjanlar kullanıyor. Ayrıca soğuk iklim, patojen ajanların dağılmasını engelliyor.
 
Profesör Heikki Hyöty, çocuk hastalıklarının vücut içit önemli olduğunu savunuyor :
 
“Çocuğun bir yaşından önce kaptığı enfeksiyonların çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çocuk bu enfeksiyonları kapmazsa, bağısıklık sistemi gelişmiyor ve diyabet ve alerji gibi hastalıklara yol açıyor.”
  
Bu tezi incelemek için bilim adamları, araştırmayı  yaşam standartının daha düşük ancak Tip 1 diyabet hastası sayısının çok daha az görüldüğü Estonya ve Rusya’nın Karelya Cumhuriyeti’nde sürdürdü. 
 
Profesör Knip’in çalışmaları, hijyen hipotezini doğruluyor :
 
“Karelya’da Finlandiya’ya göre daha fazla mikrop olduğu kesin. Ve bunun hijyen hipotezini doğruladığını çünkü mikroplarla büyüyen kişilerde daha az otoimüm hastalıklar görüldüğünü düşünüyoruz.”
 
Finlandiya ve Rusya sınırında bulunan Karelya Cumhuriyetinin başkenti Petrozavodsk’dayız. 270 bin nüfuslu bu şehirde 60’ın üzerinde anaokulu Diabimmune projesine katılıyor. Gönüllü aileler bu okullarda Finlandiyalıların yaptığı aynı testlerden geçiriliyor ve aynı formlar dolduruyor :
  
“Bize yediklerimiz ve yaşam stilimiz hakkında birçok soru soruyorlar.”
 
Bu formlar sayesinde bilim adamları çocukların doğumdan beri yaşam şartlarıyla ilgili tüm bilgileri topluyor ve diyabete yatkınlıklarını inceliyor.
 
Gönüllü anne Svetlana Pylova, formda sorulan sorular hakkında bilgilendiriyor :
 
“Her aile birkaç form dolduruyor. Formlar annenin hamileliği, çocuğun gelişimi, aile hastalıkları ve yapılan aşılar hakkında detaylı sorular içeriyor. Sonuç olarak birçok bilgiye ulaşıyoruz ve onları bilgisayar sistemimize yüklüyoruz.”
  
2013’te sonuçlanması beklenen araştırmanın diyabeti tetikleyen mikrobik faktörlerin belirlenmesinde ve hastalığa karşı bağışıklık kazandırmak yönünde etkili olması bekleniyor.
 
Diabimmune araştırmasının sorumlusu Natalia Dorshakova, ilk önce hastalığı tanımak gerektiğinin altını çiziyor :
 
“Diyabetin tedavisinde başarılı bir seviyeye ulaştık. Ama şimdi belirtileri ve komplikasyonları araştırıyoruz. Asıl amacımız öz bağışıklık sürecini engellemek, en azından pankreastan başladığından onu durdurmak. Bu nedenle diyabeti tetikleyen faktörleri belirlemek istiyoruz. Düşmanı yenmek için onu iyi tanımak gerekli.”
 
Bugün Karelya’lı çocuklardan alınan onbinlerce numune Petrozavodsk’da saklanıyor. Araştırmacılar, biyolojik malzemelerin Avrupa’ya doğru ihraç edilebilmesi için Rus kanunlarının değişmesini bekliyor.
 
Bu arada Fransa’nın güneyinde bulunan Montpellier kentinde diyabetle ilgili sonuçlanmak üzere olan bir başka çalışma daha yapılıyor. Şeker hastalarının kanlarındaki glikoz oranını kontrol altında tutan ve herhangi bir değişiklikte hastayı uyaran yeni bir sistem uygulamaya girdi.
 
Doktor Jérôme Place cihaz hakkında bilgi veriyor :
 
“Bu iki kaptör üçüncü bir cihaza bağlı. Diadvisor projesi kapsamında hazırlanmış bir prototip. Bu cihaz buradaki bilgilere göre glisemi durumunu ve iki saat içinde olacakları gösteriyor.”
  
Diadvisor adlı cihaz hastanın kanındaki glikoz dalgalanmalarını gösteriyor ve hastanın özelliklerine göre olabilecek değişiklikleri ölçüyor. Bu sistem 3 Avrupa ülkesinden yaklaşık 60 gönüllü tarafından test edildi.
 
Cihazı test eden Pierre Favantines sonuçtan gayet memnun : 
 
“Cihaz bir cep telefonu büyüklüğünde. Şekerim düştüğünde, yani vücudumda kırgınlık hissettiğimde, onu cebimden çıkarıp düğmeye basıyorum, ne durumda olduğumu gösteriyor.”
  
Diadvisor sistemi hastanın fiziksel aktivitesini, yediklerini, insülin enjeksiyonlarını göz önünde bulundurarak detaylı tahminlerde bulunmamızı sağlıyor.
 
Bir başka hasta Christophe Nguyen : 
 
“Kan şekerinizin düstüğünü bildiğiniz zaman hipoglisemiyi önlemek için derhal gerekli önlemleri alıyorsunuz. Eğer hiperglisemi varsa cihaz sinyal veriyor, bu da uzun vadede yan etki riskini azaltıyor.”
   
Profesör Eric Remard, Diadvisorun günlük hayatlarında sürekli tavsiye alması gereken hastalar için çok yararlı bir sistem olduğu görüşünde :
   
“İnsülin tedavisi gören diyabetik bir hasta için karar almak çok zor. Genelde ne yapacağını bilmiyor, bilse de yanlış karar almaktan korkuyor. Bu sistem bu tür hastalara ne yapmalarını tavsiye edip özgüven kazandıracak. Geçen sene yaptığımız testlerde sistemin yüzde 90 doğru bilgiler verdiği ortaya çıktı. Ayrıca cihaz detaylı olmasa da hiç bir zaman yanlış bir tavsiye vermez, hep doğru yönlendirir.”
  
Tip 1 diyabet hastalığının en etkili tedavileri arasında yapay pankreas bulunuyor. Araştırmacıların milyonlarca diyabet hastasının hayatını kolaylaştıracak insülin salgılayan fizyolojik algoritimler üzerindeki çalışmaları sürüyor.
 
Kaynak: Euronews
 

X